İnsan Öncesi Hayatın Ortaya Çıkışı

İnsan Öncesi Hayatın Ortaya Çıkışı

Bu Kısımda şu iki sorunu inceleyeceğiz:

A. YERYÜZÜNDE YAŞAM NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

B. BİR ÇOK YAŞAM TÜRÜ BULUNMASI (Yalnız hayvanlar arasında bu gün 800.000 türün bulunduğu bilinmektedir) NASIL AÇIKLANABİLİR?

Burada evrim nazariyeleri ele alınacaktır.

A. YAŞAMIN BAŞLANGICI

1. - BİLİMİN VERİLERİ

Maddi alanda kalıp, her maddi olaya bir maddi neden bulmaya çalışmakta olan Bilim'in, ortaya çeşitli "hipotezler" attığını söylemiştik. Yaşamın başlangıcı konusunda da Bilim bazı "hipotezler" ortaya atmaktadır.

a) Bazı bilim adamları, yaşamın başlangıcında Tanrı’nın bulunup bulunmadığı noktasına değinmeksizin, dünyamız üzerinde ortaya çıkan ilk hayat filizinin başka bir yıldızdan geldiğini ileri sürmektedirler. Ancak bu, problemi çözümlemek değil, yerini değiştirmekten ve onu çok uzaklara götürmekten başka bir şey değildir. Bu taktirde, o yıldızdaki hayat nasıl başlamıştır sorusu ortaya çıkar.

b) Başka bazı bilim adamları da, cansız maddenin, bazı uygun koşullar içinde, kendiliğinden canlı bir varlık meydana getirebileceği hipotezipi ileri sürmektedirler. Pasteur, bu hipotezi doğrulamak için ileri sürülen olayların yanlış bir gözleme dayandıklarını, deneysel bir şekilde göstermiştir. Ancak böylece Pasteur, kendiliğinden üreme olasılığını çürütmüş değil, bu konuda gösterilen kanıtların değersizliğini açıklamıştır.

Bu hipotez, "Diyalektik Materyalizm" doktrini tarafından yeniden ele alınmıştır. Bu doktrin, Hegel felsefesini maddi evrene uygulayarak, iki zit şeyin (tez ve antitez) karşılaştırılmalarından meydana gelen gerilimin, belli bir sınırın ötesine vardığında, mahiyet bakımından üstün bir varlık niteliğine geçişe, bir "diyalektik sıçrama" ya (sentez) vücut verdiğini ileri sürmektedir. Ancak bu doktrini doğrulayan hiç bir örnek gösterilememektedir.

Çünkü zıt'ların gerilimine dıştan etki yapan ve dolayısıyla kesin bir "kendiliğinden olma"yı ortadan kaldıran, bir "etkileyici neden" daima vardır.

2. - İMANIN VERİLERİ

Birçoklarının sandığının tersine Katolik dini, canlı maddenin yaratılmasında Tanrı'nın doğrudan doğruya rol oynamış olduğunu ileri sürmemektedir: katolik olmak, maddenin kendiliğinden, canlı maddeyi meydana getirmiş olduğunu kabul etmeye engel değildir. Bu hipotezin benimsenmesi halinde de Tanrı'ya gerek vardır, yani canlı maddenin ortaya çıkmasında esas rolü Tanrı oynamış olmaktadır. Çünkü hayat Çünkü hayat maddeden fışkırmışsa, Tanrı bu maddeye özel bir yapı, özel bir işi, v.b. koşullar altında, kendi başına canlanabilmek olanağını vermiştir de onun için hayat maddeden fışkırabilmiştir.

O halde, bilim adamlarının cansız maddeden hareketle, bir gün laboratuvarlarda yaşamı gerçekleştirebilmeleri, hıristiyan dini için bir güçlük ortaya çıkarmayacaktır. Çünkü o gün, yaşam bilim adamları tarafından yaratılmış olmayacak, onlar yalnızca, cansız varlıkların, belirli koşullar içinde, kendi kendini besleyebilen ve gelişebilen canlı bir hücre meydana getirebilmelerine olanak sağlayan ve Tanrı tarafından konulmuş bir yasanın varlığını bulmuş olacaklardır.

B. CANLI TÜRLERİ

Ancak, bitkisel ya da hayvansal, bir çok canlı türü bulunmasını, bazı canlıların bazı devirlerde, örneğin tarih önceki zamanlarda, bulunmayıp bu gün var olmalarını ve bazı canlıların bu gün kaybolmuş bulunmalarını, canlılardan bir çoğunda zamanla bazı değişiklikler olmuş olmasını nasıl açıklayacağız? Her defasında Tanrı'nın özel olarak işe karışması mı gerekmiştir, yoksa türlerin ortaya çıkmasını, gelişmelerini ve ortadan kalkmalarını düzenleyen "doğal" (yani doğanın ayrılmaz bir parçasını oluşturan) yasaların var olduğunu mu kabul edeceğiz?

BİLİMİN VERİLERİ

Paleontoloji, Mukayeseli Anatomi, Ambriyoloji, Bioloji, v.b. tarafından saptanan çeşitli olayları açıklayabilmek için, bilim adamları, evrimcilik kuramına başvurmaktadırlar. Bu hipoteze göre bütün canlı türleri, henüz saptanmamış bir takım yasalar gereğince ve değişik etkiler altında, üreme yoluyla birbirlerinden çıkmışlardır.

Ancak bilim adamları, aynı tür içinde, değişik yeni sınıfların ortaya çıktığını saptamışlarsa da, bir türün bir başka türe vücut verdiğini bugüne kadar görebilmiş değillerdir. Bugün, bilim adamlarının çoğu, tek bir canlı varlıktan başlayan evrim yerine, çoğulcu bir başlangıç teorisini benimsemektedirler. Gerçek şudur ki canlı varlıkların, hangi yasalara göre ve hangi etkenler altında evrime uğramış olduğunun saptanması çözüm bekleyen önemli bir sorundur. Ancak, bizi ilgilendiren Iman'ın evrim kuramına, karşı olup olmadığıdır.

2. - İMANIN VERİLERİ

İnsan öncesi türlerin ortaya çıkmalarını ve ortadan kaybolmalarını düzenleyen yasalar konusunda da iman bize hiçbir şey bildirmemektedir: Tanrı her şeyi yarattı, demekle yetinmekte; Tanrı'nın şu ya bu türü doğrudan doğruya yarattığını, onu meydana getirmek için hangi "aracılar"dan yararlanmış bulunduğunu söylememektedir. Tanrı'nın, hayat vermek için aracılar kullandığı kuşkusuzdur. Örneğin; Tanrı bir kedi yavrusunu, kendisi doğrudan doğruya yaratmamaktadır! Ancak, Tanrı onun da yaratıcısıdır, denilmektedir.

İman, evrim hipotezi ile kolayca bağdaşmaktadır: Yaratma ve evrim birbirine ters düşen kavramlar değildir. Yaratılmış olanın, onun için Yaradan tarafından konulmuş yasalar uyarınca gelişmesi olağandır. Bu nedenle, Tanrı'yı gereksiz olarak göstermek için "evrim" teorisine sahip çıkanlar, boşuna çaba harcamaktadırlar. Türlerin, zaman içinde birbirlerini izleyişlerindeki düzen ve hikmeti açıklamak için, bu teoride, Tanrı'ya daha da büyük bir gerek duyulmaktadır.

Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından bu yana, ünlü hıristiyan din adamları, evrim teorisiyle tamamen bağdaşan görüşler ileri sürmüşlerdir. Örneğin; Niseli (Nysse) Aziz Gregorius şöyle demektedir: "İlk yaratıcı sarsıntıdan sonra, sanki evrendeki bütün şeylerin doğması için tohum halinde bir güç fırlatılmış gibi, her şey potansiyel halinde var olmuştur. Ancak o sırada henüz bu şeylerden hiç birinin ayrı ve o ana ait bir varlığı yoktu" (Migne P.G. cilt XLIX, col 72). Aziz Augustinus da şöyle yazmaktadır: "Bana göre Tanrı başlangıçta, bütün varlıkları aynı anda, bir kısmını bütün gerçeğiyle, bir kısmını da prensipleriyle yaratmıştır. Nasıl bir tohumda, zamanla bir ağaç olarak gelişip ortaya çıkacak bütün şeyler, görünmeyen bir şekilde, birleşmiş bulunuyorsa, aynı şekilde, tüm şeyler Tanrı tarafından bir anda yaratıldığı sırada dünyanın da, yeryüzünün meydana getirdiği şeyleri, zamanla tanıdığımız görünümlerini almalarından önce, potansiyel ve nedensel olarak, içinde bulundurmuş olduğunu düşünebiliriz" (De Genesi ad litteram).

Görülüyor ki, imanın neyi gerekli kıldığını iyi bilen bir hıristiyan, evrim düşüncesini rahatça benimseyebilir. Yeter ki, bunun bilimsel bir hipotez olduğunu ve Tanrı'yı yararsız, hatta yok saymak isteyen bir felsefe safsatasından tamamen ayrı olduğunu gözden kaçırmasın.

  
43 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın