Hıristiyan dininde Azizlerin yeri ve görevi nedir? Hıristiyan dininde Azizlerin yeri ve görevi nedir? Hıristiyanlar heykellere ve resimlere - birkaç seneden beri bu dini resimler için, Yunanca bir kelime olan ikon veya ikona deyimi kullanılır - tapmazlarsa da, yine onlara, veya tasviri olan Azizlere derin bir saygı gösteriyorlar. Hatta birçok kişiler onlara dua ederler bile; bu da bir nevi putpereslik değilse de, Allah'ın yanında bir nevi mabutlar kabul etmek değil midir? Biraz önce belirttiğimiz gibi, Hıristiyanlar ancak Allah'a ibadet ederler; Azizlere ise hürmet gösterirler, onlara dua ederler de. Fakat onlara dua ederlerse de, bu davranışları bir nevi putperestlik değildir, olamaz da; zira tapınmak ya da ibadet etmek başka, saygı göstermek de başka, dua etmek yine başka bir davranış, başka bir kavramdır ve başka bir tutumu ifade etmektedir. Herkes birkaç veya birçok kişiye saygı gösterir, ama onlara tapmaz, hiç kimse bu iki ayrı kavram ve tutumu karıştırmaz. Hıristiyanlar Azizlere saygı gösterirler, çünkü Azizler Hıristiyanlar için birer örnektirler, doğru, dürüst, Allah'a yakın ve gerçekten bir Hıristiyan hayatı sürmek için, Allah'a giden yolda ilerlemek için Azizler Hıristiyanlara birer örnek oluştururlar ve aynı zamanda onları bu bakımdan teşvik etmeli ve yüreklendirmelidirler. Burada Kuzey Afrika'lı episkopos Aziz Augustinus'un (354-430) sözlerini hatırlatmak için tam yeridir. O, gençlik yıllarında, Hıristiyan olmadan evvel, aziz Antonius'un örnek yaşam öyküsünü okurken, sadece, "O yapabilmiştir, niçin biz yapamayız!" dedikten sonra hayat tarzını değiştirmiş ve o günden itibaren bir Hıristiyana yakışır bir hayat sürdürmeye gayret etmiş, Hıristiyan dinini kabul etmiş ve öbürler için de örnek olmuştur. Aslında, Azizlere saygı göstermek bu demektir; sadece onları sevmek veya övmek değil, fakat bilhassa onların hayat tarzını örnek alarak onların gittiği yoldan gitmeye çalışmak ve böylece Allah'a yaklaşmak demektir. Azizlere dua edilirse, bu davranışın maksadı, onlara tapınmak değil, bilâkis onların şefaatini dilemektir; demek ki, onlar Allah ile kulları arasında bir nevi arabulucu görevini görürler. Onlar artık Allah'ın yanında bulunurlar, hem de bütün kusurlarından arınmış bir durumdadırlar; bundan dolayı onların niyazları günahkâr olan bizim niyazlarımızdan daha kolayca kabule şayan olmalıdırlar; bu sebepten dolayı ve bu maksatla Hıristiyanlar onlara başvurabilirler; onlar Allah indinde kendileri için şefaatte bulunsunlar, diye onlara dua eder ve yalvarırlar. Yine bu davranışları Allah'ın mutlak selâhiyetini sınırlandırmaz, zira Allah onların niyaz veya şefaatlerini kabul edip etmemekte tamamen serbestir. Ve her Hıristiyan, her insan gibi, hiç bir arabulucuya başvurmadan, hiç bir Azizin şefaatlerini kullanmadan, doğrudan doğruya Allah'a dua edebilir, dileklerini veya niyazlarını O'na arzedebilir. Allah bu arabuluculara muhtaç mıdır? diye soranlar da vardır. Allah, nimet, lütuf ve bütün ihsanlarında tamamen serbesttir, kime vermek isterse, ya doğrudan doğruya ya da Azizlerin şefaatleri sayesinde, verir. Allah onlara muhtaç olmadığını herkes bilir ve hiç bir Hıristiyan bunu inkâr etmez. Fakat Allah onların şefaatlerini kullanmakta da serbesttir. Onların şefaatlerini kullanmak lütfunda bulunursa, Azizleri bu şekilde onurlandırmaktadır. Hergünkü hayatta Allah herşeyin ilk nedeni ve faili olduğu halde, insanlar bir ikinci neden durumundadırlar, Allah onları şu şekilde onurlandırmaktadır; hatta, daha önce gördüğümüz gibi, Allah nimet ve inayetlerini bazan din adamları aracılığıyla vermektedir; aynı şekilde Azizlerini de bu arabulucu mevkii ile onurlandıkmaktadır; yoksa Allah ne onlara ne de başka bir kimseye muhtaçtır, fakat insanların bu dünyada yaradılış eserine, hem de öbür dünyada kurtuluş eserine katılmasının lütfunda bulunmak ister; aslında her şey bir ihtiyaç değil, bir lütuf meselesidir. Azizlerin varlığı ve onlara yapılan dualarla Allah'ın yanında başka mabutlar kabul etmek, yani Allah'a şirk koşmak iddialarına gelince, bu Azizlerin Allah indinde sadece bir arabulucu ve bir şefaatçi görevini görebildiğini hatırlatsak bu ithamın temelsiz olduğunu göstermek için yeter. Onlar Allah ile aynı seviyede bulunmazlar, bulunamazlar da; bilâkis, onlar da Allah'a ibadet ederler, tapınırlar. Kendilerinden bir şey veremezler; insanlara bir lütuf vermek isterlerse, bunu ilk önce Allah'tan dilemelidirler. Aslında bazı melekler de Allah ile insanlar arasında bir nevi arabulucu görevini yaparlar. Buna rağmen hiç kimse, onlar Allah'ın salâhiyetini sınırlandırırlar ya da onlar Allah'ın vahdaniyetine aykırı varlıklardır, diyerek itirazda bulunmaz. Örneğin, M. İsa'nın doğumunu müjdelemek için Allah Cebrail'i bir arabulucu olarak kullanmıştır. Azizler de, meleklerin görevlerine ve yerlerine benzer bir yer tutmakta ve görev yapmaktadırlar. Meleklerin varlığı Allah'a şirk koşmak, meleklerin vazifeleri Allah'ın mutlak salâhiyetini kısıtlamak olmadığı gibi, Azizlerin varlığı ve vazifeleri de böyledir. |
236 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |