Bilim Yaratıcı’yı çürüttü mü?

Bilim Yaratıcı’yı çürüttü mü?

KATOLİK KİLİSESİ İLMİHALİ, 282 -289 - Yaratılış üzerine din görüşü çok önemlidir. Bu insan ve Hıristiyan yaşamının temelleri ile ilgilidir: Çünkü değişik zamanlarda yaşayan insanların her zaman kendilerine sorduğu “Nereden geliyoruz?” “Nereye gideceğiz?” “Kökenimiz nedir?” “Sonumuz ne olacak?” “Var olan her şey nereden geliyor ve nereye gidecek?” gibi basit sorulara yaratılış üzerine Hıristiyan dini görüşü açıklık getirmektedir. Başlangıç ve sonla ilgili iki soru birbirinden ayrılmazlar. Bunlar yaşamımızın anlamı ve yönlendirilmesi ve davranışımız konusunda sonuca götüren sorulardır.

Dünyanın ve insanlığın başlangıcı üzerine yapılan sayısız bilimsel araştırma kozmosun yaşı ve boyutları, canlıların nasıl oluştuğu, insanın yeryüzünde nasıl belirdiği üzerinde bizi epey bilgilendirdi. Bu buluşlar Yaradan’ın büyüklüğüne daha çok hayran olmamızı, eserlerinden dolayı ve bilim adamlarına ve araştırmacılara verdiği bilgelik ve akıl için Ona daha çok şükretmemizi gerektiriyor. Bu kişiler Süleyman ile birlikte şöyle diyebilirler: “Tüm varlıklarla ilgili bilgiyi bana veren Tanrı’dır, dünyanın nasıl kurulduğunu, öğelerin niteliklerini bana O öğretti ( ... ) çünkü onları yaratan Bilgelik bu konuda bana bilgi verdi” (Bil 7, 17-21).

Bu araştırmalara duyulan büyük ilgi, doğal bilimlere özgü alanı aşan başka bir düzendeki bir soru ile iyice desteklenir. Söz konusu yalnızca kozmosun maddi olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını, ya da insanın ne zaman ortaya çıktığını bilmek değil, ama böylesi bir başlangıcın anlamını keşfetmektir: Bir rastlantıyla mı, kör bir yazgıyla mı, anonim bir gereklilikten mi, yoksa iyi ve akıllı Tanrı denen aşkın bir Varlık tarafından mı yönetildiğidir. Dünya Tanrı’ nın iyiliği ve bilgeliğinden geliyorsa, öyleyse neden kötülük var? Kötülük nereden geliyor? Bunun sorumlusu kim? Bundan kurtulmak mümkün mü?

Hıristiyanlık yaratılış sorunu karşısında daha başlangıçtan beri kendi görüşünden farklı sorularla karşılaştırıldı. Böylelikle eski din ve kültürlerde yaratılış ile ilgili sayısız mitler görülür. Bazı filozoflar her şeyin Tanrı olduğunu belirtmiş olduklarından onlara göre dünya Tanrı’dır, ya da dünyanın evrimi, Tanrı’nın evrimidir (panteizm); başkaları da dünya Tanrı’nın, bu kaynaktan çıkıp yeniden ona dönen zorunlu bir türemesidir dediler; daha başkaları, sürekli birbirleriyle mücadele halindeki iki ebedi ana kaynağın İyilik ve Kötülük, Işık ve Karanlığın (düalizm, manikeizm) varlığını ileri sürdüler; bu kavramların bazılarına göre, bir düşüş sonucu ortaya çıkan dünya (en azından maddi dünya) kötüdür, şu halde dünya reddedilmeli ya da aşılmalıdır (gnos); başkaları dünyanın Tanrı tarafından yaratıldığını kabul ederler, ama aynen bir saatçinin saatini yaptıktan sonra onu kendi haline bıraktığı gibi (deizm); başkaları da dünyanın aşkın bir başlangıcı olduğunu hiçbir şekilde kabul etmezler, onlara göre dünya daima var olan maddenin bir tür oyunudur (materyalizm). Bütün bu kurgulara girişilmesi yaratılış sorununun evrensel ve sürekli gündemde kalan bir sorun olduğunu kanıtlamaktadır. Bunu araştırmak insana düşer.

Kuşkusuz insan aklı yaratılış sorununa bir cevap bulacak yeteneğe sahiptir. Nitekim, her ne kadar bu bilgi hata ile bozulmuş ve karartılmış olsa bile insan aklının (Bkz. DS 3026) yardımıyla Yaradan Tanrı’nın varlığı, Tanrı’nın eserlerine bakılarak kesinlikle bulunabilir. Onun içindir ki, iman bu gerçeğin kavranılabilir olmasında yardıma gelerek aklı aydınlatmaktadır: “İman sayesinde dünyaların Tanrı’nın bir sözüyle yaratıldığını, görülen şeylerin görülmeyenlerce oluşturulduğunu biliyoruz” (İbr 11, 3).

Yaratılış gerçeği insan yaşamı için çok önemlidir. Tanrı müşfikliğinde, Halkına bu konuda esenlikli ne varsa her şeyi açınladı. Her insanın Yaradan’dan aldığı (Bkz. Hİ 17, 24-29; Rom 1, 19-20) doğal bilgisi ötesinde, Tanrı İsrail’e yaratılış gizini derece derece açınladı. Ataları seçmiş olan O, İsrail’i Mısır’dan çıkardı, İsrail’i seçerek, ona biçim vererek yarattı, (Bkz. İş 43, 1) O kendisini yeryüzündeki bütün halkların sahibi, “yeri ve göğü” tek başına yaratan biri olarak açınlamaktadır (Mzm 115, 15; 124, 8; 134, 3).

Şu halde yaratılış vahyi ile Tanrı’nın Halkı ile yapmış olduğu tek antlaşmanın gerçekleşmesi ve vahyi birbirinden ayrılamaz. Yaratılış bu antlaşma için atılacak ilk adım olarak, Herşeye Kadir Tanrı’nın sevgisinin evrensel göstergesi olarak açınlandı. (Bkz. Yar 15, 5; Yer 3, 19-26) Yaratılış gerçeği peygamberlerin bildirilerinde daha kesin bir belirginlikle, (Bkz. İş 44, 24) litürjideki mezmurların terennümünde, (Bkz. Mzm 104) seçilmiş Halkın bilgelik konusundaki düşünüşlerinde (Bkz. Mes 8. 22-31) de ifade ediliyor.

Kutsal Yazı’da yaratılışla ilgili yazılmış olanlar arasında, Yaratılış Kitabı’nın ilk üç bölümünün önemli bir yeri vardır. Edebi açıdan bu metinlerin değişik kaynakları olabilir. Esinlenmiş yazarlar bu metinleri, yaratılış gerçeklerini, yaratılışın başlangıcı ve sonunun Tanrı’da olduğunu, Tanrı’nın düzeni ve iyiliği, insanın görevi, son olarak da günahın dramı ve esenlik umudunu ulvi anlatımlarıyla ifade etmek amacıyla Kutsal Kitabın başına, koymuşlardır. Mesih’in ışığı altında, Kutsal Yazı’nın bütünlüğünde ve Kilise’nin canlı Geleneğinde okunduğunda bu sözler yaratılışın başlangıcı ile ilgili gizlerin temel kaynağını oluştururlar: Yaratılış, düşüş, esenlik vaadi.

  
221 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın